Sanatın İyileştirici Gücü









                                                                                                                                   03/07/2020
Bu yazıya 4 dakikanızı ayırarak yeni keşifler yapabilirsiniz.

         Art therapy - online presentation

Günümüzde insanlar, konvansiyonel ilaç dediğimiz beşeri ilaçlarla tedavi olmayı reddederken farklı tedavi yolları aramaya girişti. Bu yazıda son zamanlarda klinikte de kullanılmakta olan sanatın iyileştirici gücünden, renklerin; notaların terapisinden, örgü ilmeklerinden bahsedeceğiz. Bu terapileri "şehir efsaneleri" kategorisinden çıkartıp bilimsel temele oturtmaya çalışacağız.

Sorunların kökenine inmeden çözüm olmaz!

Tedaviyi anlatmadan önce patolojilerin kökenine inmek gerekir. Basitçe açıklamak gerekirse; vücudumuz milyonlarca atom ve molekülden oluşur. Yani hepimiz bir nevi kimyasal bir fabrikayız. Doğal olarak vücudumuzda gerçekleşen her olay; nefes alıp verişimize kadar kimyasal temellere dayanır. Dolayısıyla hastalıklarımızın da temelinde de belirli kimyasal yapıların eksikliği, fazlalığı yer alır. Çeşitli terapilerle biz bu maddeleri ideal seviyede tutmaya ve hayatımızı idame ettirmeye çalışırız. Bunu yaparken bitkilerden, sentez bileşiklerden hatta müzikten faydalanabiliriz. 

Bireysel olarak yeryüzüne gelen insan toplumsal hayata katılmalı ve çevresine adapte olmalıdır. Değer yargıları, davranış biçimleri ve istekler bilinç dışında bastırılır. Bastırılan bu duygular bilinçaltında simgeleşebilir. Bazı hastalık durumlarında ise sözel anlatım gerileyebilir. Bu durumda görsel dil ve somut dışavurumlar patoloji konusunda ipucu verebilir. Sanat terapisinin kaynağında bu ipuçları kilit noktalardır. Bu noktada hem teşhis koymada hem de tedavide getirilerini görebiliriz. Çünkü danışana kendini ifade etmesi için farklı yollar sunulur. Tabi burada hasta ve kullanılacak malzemenin dışında sanat terapisti ve psikiyatrın iş birliği gereklidir.

Sanat terapisi dışavurumculuğun çıkış noktası olan 1930 ile 1950 yılları arasında ortaya çıkmış olup, kliniklerde savaşta travmatize olmuş hastaların tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde terapistler hastaya müdahale etmeden yalnızca dışavurumları gözlemlerdi. İlerleyen yıllarda çeşitli sanat terapi derneklerinin kurulması ile farklı yöntemler ortaya çıktı ve ilerlemeye devam etti.

Sadede geliyoruz. Sıkı tutunun!

                                                                           

Sobre Musica y Musicoterapia en UCI, por María Rojas – Proyecto HU-CI
Müziğin İyileştirici Gücü

Müzik tıp kadar eskidir ve insan üzerindeki etkileri de çeşitlidir. Çağlardan beri müzikoterapi pek çok hastalıkta, özellikle psikolojik rahatsızlıklarda tedavi amaçlı kullanılmıştır. Aslında pek çoğumuz farkında bile olmadan bu terapiyi uygularız. Örneğin, müzik dinlediğimizde ya da enstrüman kullanarak kendimizi ifade etmeye çalıştığımızda. 
Homera, ameliyatlarında müzik kullanmış, ağrı ve stres seviyesini azalttığını dile getirmiş; Platon ise müziğin ahengini ve ritmini kullanarak bireye hoşgörü ve rahatlık verdiğini ifade etmiştir. Tabi bu durumda dinlediğiniz tür de önem taşımaktadır. Ek olarak bu etkilerin insanlarla sınırlı kalmayıp, hayvan ve bitkilerde de geçerli olduğunu söylemek gerekir.


Resmin İyileştirici Gücü
SANATLA TERAPİ VE YARATICILIK - Klinik Psikolog Nihan Dikme - Medium


Bireylerin kendini ifade ediş biçiminin başka bir yolu olan görsel sanatlar -özellikle resim- 
çocuklarda ve yetişkinlerde tedaviye ve teşhise yardımcı olarak kullanılmaktadır. Günlük hayatın akıntısına kapılıp nereye gittiğimizi bilmediğimiz, nefes almadan tükettiğimiz zamanlarda ürettiğimiz eser ayna misali bize bakar. Günlük hayatın stresi ve basit bunalımlarda bize kattığı bu duygular dışında patolojik hastalarda resmin etkisi yadsınamaz. Özellikle kendini dış dünyaya kapatmış, sözel anlatımı gerilemiş hastalarda büyük önem taşımaktadır. 
Tabi burada sadece kendini resimle ifade etmek yeterli değildir, sanat terapistinin ve psikiyatrın doğru yorumlamaları ve yönlendirmesi gereklidir. 
Süreç içerisinde simgeler ve dışavurum şekli somut olarak hastanın katettiği yolu bize somut olarak sunabilir.
Bir ürün yaratmanın keyfi ve odaklanmanın verdiği "an" duygusu ile geçmiş ve gelecek kaygısından uzaklaşır; ödüllendirme merkezimizi harekete geçirerek iyi hissederiz.

Sonuca geliyorum bir yere ayrılmayın…

Ödüllendirme Merkezi
Depresyon ve çöküntü durumlarında ödüllendirme merkezi aktivitesinin azaldığı bilinmektedir. DiFeliceantonio ve arkadaşlarının yaptığı çalışma (2012) gösteriyor ki beynimizin neostriatum bölgesi beynin ödül merkezini içeriyor. Bu sisteme ek olarak dopamin yolunu içeren -ki hayati pek çok işlevi yerine getirmemizi sağlayan; parkinson ve alzheimerle ilişkili olan- bölge de burada yer almaktadır.

Anatomik bilgilere boğulmadan sonuca geliyoruz.

Ödül merkezini harekete geçirmek dopamini, dolaylı olarak motivasyonunuzu artırır, iyi hissetme hali ortaya çıkar. Bu hal de davranışlarımıza ve hayata karşı olan tutumumuza yansır. 
Yeni şeyler öğrenmek, keşfetmek, üretmek beynimizde yeni köprüler kurar. Bu durum hem hayata karşı motivasyonumuzu artırırken hem de nörolojik hastalıklara karşı koruyucu etki sunar.
Yeter ki bir yerden başlayın, mutlaka kendinizi daha iyi ifade edeceğiniz bir alan bulunur. Siz ister müzik yapın, ister resim, ister örgü örün…
Travma sonrası hayata adapte olmakta zorlanan, kendini ifade etmekte güçlük çeken yakınlarınızı da sanat terapisiyle tanıştırmaktan çekinmeyin.

Sona geldik! Teşekkürler :)

Yorumlar

  1. Çok çok güzel bir yazı olmuuş, ellerine sağlık. Sanatla tedavi olmaya devam ehhehe

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güneş Koruyucu Kullanım Kılavuzu

Nesiller Tükeniyor, Sıra Bize Gelecek (?)

Aşı Dosyası I: Firavun Aşı Yaptırır Mıydı?